BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU Click for Artist Information

Yazma Baskı, 15x21 cm, Çerçeveli

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU

Bedri Rahmi Eyüboğlu, 1911’de Giresun Görele’de doğdu. Beş çocuklu bir ailenin ikinci erkek çocuğuydu. Ressam Zeki Kocamemi, Trabzon’da bir lisede resim öğretmenliği yaptığı yıllarda, o döneme kadar babasının mesleği icabı 1911’de Giresun’da başlayan hayatını Anadolu’nun farklı kentlerinde devam ettiren, oraların havasını soluyan ve beslenen Bedri Rahmi’nin yeteneğini fark eden, ona yol gösteren ilk ustasıdır. Aynı dönemde bir öğrenim bursu ile Fransa’ya giden Sabahattin Eyüboğlu ise Fransa’dan gönderdiği resim kitaplarıyla kardeşinin Batı sanatından haberdar olmasında büyük rol oynadı. Bedri Rahmi, 1929 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde profesyonel sanat eğitimi almaya başladı. Ziya Güran, İbrahim Çallı, Léopold Lévy’nin atölyelerinde kendini geliştirmesinin yanı sıra Ahmet Haşim’den de estetik ve mitoloji dersleri aldı. 1931 yılında Fransa’ya ağabeyinin yanına gitti. Fransa’da Gauguin, El Greco, Cézanne, Matisse, Braque, Chagall gibi ustaların resimlerinden etkilendi ve onların eserlerini, tekniklerini inceleme fırsatı buldu. Bu dönemde incelediği ressamların Doğu’ya ait motifleri ve simgeleri kullanmaları Bedri Rahmi’nin fazlaca ilgilendiği bir konu oldu. Buradan hareketle, Musée de L’Homme’da ilkel kavimlerin sanatlarını incelemeye başladı. Özellikle “Güzel, aynı zamanda yararlıdır” fikri de bu yıllarda onun sanatını şekillendirmeye başladı. 1932 yılında Paris’te bir ay kadar André Lhote Atölyesi’nde çalıştı. 1936’da yaşamını birleştireceği Ernestine Letoni (Eren Eyüboğlu) ile tanıştı. Tekel Genel Müdürlüğü’nde vitrin düzenleyici olarak göreve başlar ve Sipahi Ocağı sigarasının kapağındaki Koşan Mızraklı Atlar figürünü tasarlar. Güzel Sanatlar Akademisi’nin 1936 yılında diploma yarışmasında Hamam adlı çalışması ile birinci olur. Eyüboğlu’nun bu erken dönem nülerinde görülen renkli dekoratif unsurlar, ünlü Fransız ressam Henri Matisse’ye duyduğu ilgiyle de beslenen bir Batı-Doğu sentezi arayışını hissettirir. 1930’ların başında Bedri Rahmi Eyüboğlu ile Eren Eyüboğlu’nun birbirine çok benzeyen bir dizi küçük boyutlu nü resmi, resimsel arayışları konu alan karşılıklı bir görsel sohbet gibidir. İlk Geçen Treni Seyreden Köylüler, çok renkli, Van Gogh’u çok anımsatan ve onun Güney Fransa’da yaptığı manzaralar gibi ayrıntılı bir manzara içinden duman salarak geçen bir treni, işlerini bir an bırakarak izleyen köylüleri anlatır. Verimli, güzel bir doğa parçası üstünde altın renkli ekinler, yeşillikler arasında sağlam yapılı erkekler, kır çiçeklerinden takılarıyla sevimli genç kızlar trene el sallayarak selamlıyorlar, derinliklere sıralanmış elektrik direkleri, kalkınmanın ve bolluğun simgesi olan silolar arka planda görülüyor. Yurda döndükten sonra 1937 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne resim öğretmeni olarak atandı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Halkevleri aracılığıyla düzenlediği yurt gezilerine katılarak 1938 yılında Edirne’ye gitti. Bu yurt gezilerinin etkisiyle Anadolu insanını konu alan resimler yapmaya başladı. Bu dönem resimlerinde köy manzaraları, köy kahveleri, faytonlu yollar, iğde dalı takmış gelinler gibi Anadolu’ya özgü görünümler egemendir. 1940’lardan sonra duvar resimlerine yönelen Eyüboğlu, 1941’de de yine yurt gezileri ile Çorum’a ve İskilip’e gitmiştir. İskilip gezisi onun resim anlayışı üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Resimlerinde han avluları, halay çekenler, çocuk emziren kadınlar, saz çalan âşıklar gibi temaları işlemeye başlamıştır. “Ressamım, yurdumun taşından toprağından sürüp gelir nakışlarım. Taşıma, toprağıma toz konduranın alnını karışlarım.” Mari Gerekmezyan’la 1940’larda başlayan, 1946’da Mari’nin ölümüne dek süren aşktan geriye kalan tabloları görüyoruz. Bedri Rahmi, Mari’yle gizliden gizliye buluşur, sırılsıklam âşıktır ona. Sigara paketlerine resmini çizer, körpe fidanlara adını yazar. Pek çok tablo var bu ilişkiden geriye kalan, Karadutum, Sitem gibi pek çok da şiir… Bedri Rahmi onun portrelerini de çizmişti. Mari de Bedri Rahmi’nin büstünü yapmıştı. Usta ressam, düşsel bir tabloda sevdalısıyla kendisini, gökyüzünde kanat açan iki atlı olarak resmetmiştir. Bedri Rahmi, Çorum’da öğrendiği çatalkaram ve çebişim (keçi yavrusu) sözcükleriyle sevgilisine hitap eder mektuplarında ve şiirinde.